Hayvancılık Sektöründe İş Sağlığı Güvenliği

Hayvanların evcilleştirilmeye başlatılmasının, 10 bin yıllık bir tarihe sahip olduğu düşünülmektedir. Bu tarihten önce hayvanlar doğal ortamlarında avlanmış ve insanlar tarafından yenmiştir. Yerleşik tarıma geçilmesiyle birlikte, avcılık faaliyetinde de değişimler yaşanmaya başlanmıştır. Tarımla birlikte hayvanlar evcilleştirilmiş ve bu hayvanlar besin kaynağı olarak kullanılmıştır. Bu şekilde besicilik bir sistematiğe oturtulmuş ve hayvanlar beslenmeye başlamıştır. Büyükbaş hayvanlar ve küçükbaş hayvanlar farklı şekillerde beslenmeye başlamış ve günümüze kadar önemli değişimler içinden geçerek gelişmiştir.

Bugün hayvancılık, dünyada dev bir sektördür. Dünyanın çeşitli yerlerinde farklı şekillerde besicilik işi yürütülmektedir. Dünyanın gelişmiş bölgelerinde, değişen teknoloji ve bilim ışığında hayvancılık sektörü de farklı boyutlar kazanmıştır. Çok daha fazla hayvanın besi çiftliklerinde beslenebilmesi ve tüketim gereksinmesini karşılayabilmesi için, bu konuda da verimlilik ön plana çıkarılmıştır. 10 binlerce hayvanı çobanların gezdirmesi ve otlatması mümkün olamayacağı için, dar ve kapalı alanlarda bu hayvanların yetiştirilebilmesi için yeni yöntemler bulunmuştur. Geleneksel yöntemlerle hayvancılığın yapıldığı bölgeler ise, dünyanın genellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan coğrafyalarını kapsamaktadır. Verimliliğin az olduğu bu bölgelerde, bu işle uğraşanların büyük bir kısmı da fakirlik içinde yaşamaktadır.

Dünya nüfusunun giderek artması ve buna bağlı olarak talebin artması, beslenen hayvan sayısını arttırmıştır. Büyük miktarlarda tüketimi karşılayabilmek için üretim yapılırken bazı önemli sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bunlardan en önemlisi, bu hayvanların hastalık kapmadan üretilebilmesidir. Gerçekten de hayvanlardan insanlara bulaşan birçok virüs ve bakteri sayısız hastalığa neden olabilmektedir. Örneğin Listeria* ve Salmonellae*, mandıra ürünlerinde bulunan bakterilerdir ve ciddi hastalıklara neden olabilmektedirler. ABD’de her yıl bu tür yiyeceklerden kaynaklanan 33 milyon hastalık olgusunun bulunduğu ve 9 bin ölüme rastlandığı tahmin edilmektedir. Bu sağlık açısından sektörün ne önemde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Hayvancılık Sektöründe Kazalar, Hastalıklar ve Tehlikeler

 

Hastalıklar

Doğrudan Fiziksel Temas Kaynaklı Sağlık Sorunları

-Allerjik Kontakt Dermatit*

-Allerjik Rinit*

-Isırıklar ve Çifteler

-Zehirli Hayvanların Sokması

-Astım*

-Travma*

-Sıyrıklar ve Çizikler

Organik Etmenlerden Kaynaklanan Sağlık Sorunları

-Agrokimyasal Zehirlenme

-Antibiyotiklere Direnç

-Kronik Bronşit*

-Kontakt Dermatit*

-İlaçlı Yiyeceklere Sunuk Kalma ve Allerji

-Yiyeceklerden Kaynaklanan Hastalıklar

-Çiftçi Akciğeri*

-Zatürre*

-Müköz Zar İltihaplanmaları*

-Astım*

-İlaçlara Sunuk Kalmaktan Ötürü Oluşan Allerjiler

-Zoonotik* Hastalıklar

Fiziksel Etmenlerden Kaynaklanan Sağlık Sorunları

-Duyma Kaybı

-Makinaların neden olduğu travmalar

-Metan Yayılması

-Kas ve İskelet Sistemi Rahatsızlıkları

 

Zoonotik Hastalıklar

 

Hastalığın Adı
Bulaştıran Hayvanlar
Şarbon (Anthrax)*
Memeli Hayvanlar
Bruselloz*
Keçiler, Koyunlar, Sığırlar, Domuzlar
Ensefalit (Parazit Kaynaklı)
Kuşlar, Koyunlar, Kemirgenler
Hidatik kist*
Köpekler, Geviş Getirenler, Domuzlar
Leptospira*
Kemirgenler, Atlar, Sığırlar, Domuzlar
Q Ateşi*
Sığırlar, Keçiler, Koyunlar
Kuduz*
Kediler, Köpekler, Yarasalar
Salmonella*
Kuşlar, Memeliler
Tüberküloz*
Sığırlar, Köpekler, Keçiler

 

İnsanlar arasında yukarıda sayılan zoonotik hastalıkların görülme sıklığı ile ilgili sağlıklı veriler, genellikle hastalık teşhisi ve kayıt tutma sistemlerinin en gelişmiş olduğu ülkelerde bile bulunmamaktadır. Bunun en önemli nedeni epidemiyolojik (Epidemiyoloji, toplumdaki hastalık, kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen faktörleri inceleyen bir çalışma alanıdır.)verilerin yetersizliği ve zoonotik hastalıkların başka hastalıklarla karıştırılmasıdır.

Solunum Yolu Hastalıkları

Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalara göre hayvancılık sektöründe çalışanların %25’i bir çeşit solunum yolu rahatsızlığı geçirmektedir. Bu oran, solunum yolu rahatsızlıklarını en sık görülen hastalıklar sınıflandırmasında en tepelere yerleştirmektedir.

Görülen hastalıkların en önemli nedenleri tozlar, gazlar, tarımsal kimyasallar ve enfeksiyona neden olan etmenlerdir. Tozlar değerlendirilirken 2 gruba ayırmak olasıdır. İlk grup Organik bileşenlerden oluşan tozlar, ikinci grup ise inorganik bileşenlerden oluşan tozlardır. İnorganik tozların en önemli kaynağı otlaklar ve yeşil alanlardır. Hastalıkların en önemli kaynağı ise mikropları içinde barındıran tarımsal organik tozlardır. Bronşit* ve astım* en sık rastlanan rahatsızlıklardır. Astımlar daha çok allerji kaynaklı değil solunum yollarının kronik olarak iltihaplanmasından ötürü görülmektedir. Müköz zar iltihaplanması da organik tozlara sürekli sunuk kalmaktan kaynaklanan bir başka rahatsızlıktır.

Gazlar da hayvancılık sektöründe karşılaşılan solunum yolu hastalıklarının önemli nedenlerindendir. Sığırların ve diğer büyükbaş hayvanların beslendiği büyük kapalı alanlarda ve kümeslerde amonyak düzeylerinin yüksek olması bazı tehlikeleri beraberinde getirmektedir. Gübre olarak kullanılan anhidr amonyak hem akut hem de uzun dönemli solunum yolu hastalıklarına neden olmaktadır. Gübre saklama ünitelerinde aniden hidrojen sülfür gazına sunuk kalma ölümlere bile yol açabilmektedir. Aynı şekilde insektisit dumanlarına da sunuk kalmak ölümlerle sonuçlanabilmektedir.

Cilt Hastalıkları

Cilt hastalıkları; kontakt dermatit*, güneş kaynaklı, enfeksiyon* kaynaklı ya da böcek kaynaklı olmak üzere sınıflandırılabilir. Hayvancılık ve tarım sektöründe karşılaşılan hastalıkların neredeyse %70’inin cilt kaynaklı olduğu tahmin edilmektedir. Kontakt Dermatitler* sıkça görülmektedir. Gübreler, bitkiler, yemler, pestisitler ve yemlere konulan antibiyotikler de cilt hastalıklarına neden olmaktadır.

Güneşe uzun süreler sunuk kalmak da oldukça ciddi cilt hastalıklarına neden olmaktadır. Aktinik Keratoz* ve cilt kanserleri* bunların en önemlileridir.

Kazalar

Hayvancılık sektöründe görülen iş kazalarının çok önemli bir bölümü beslenen hayvanlarla kurulan birebir fiziksel temastan kaynaklanmaktadır. Hayvanların çifte atması, itmesi, hırçınlaşarak saldırması ve ısırması yaralanmalara neden olmaktadır. ABD’de National Traumatic İnjury Surveillance of Farmers (NIOSH)’in 1993 yılında yaptığı belirlemeye göre tüm hayvancılık da içinde olmak üzere bütün tarımsal sektörlerde, yaralanmaların önemli bir kısmı hayvanlarla fiziksel temastan kaynaklanmakta ve sadece sığır ve koyunların neden olduğu olaylar bütün içinde %18’i teşkil etmektedir. Aynı zamanda bu yaralanmalar geçici iş görememe konusunda en çok işgünü kaybına neden olan olaylar olarak ortaya çıkmaktadır.

Hayvancılık Sektörü İşçileri İçin Sağlık ve Güvenlik Önlemleri

Hayvancılık sektöründe daha önceki bölümlerde anlatıldığı gibi hayvanlardan insanlara bulaşan zoonotik* hastalıklar vardır. Bunların tamamına yakını son derece tehlikeli, ciddi sağlık sorunları yaratan hastalıklardır. Bu nedenle bazı önlemlerin alınması gerekmektedir.

Hayvanların aşılanması, insanların aşılanması, çalışma ortamında sağlık önlemleri alınması, yiyeceklerin sağlıklı şekillerde kullanılması(sütün pastörize edilmesi, etin iyice pişirilmesi) hastalıklara yakalanma riskini azaltacaktır. Doğru antibiyotiklerin kullanılarak dirençli bakterilerin gelişiminin engellenmesi bu hastalıkların önlenmesinde çok önemlidir. Bu hastalıkların nasıl bulaştıkları konusunda kavramsal bir çerçeve yaratılarak kişilerin bilgilendirilmesi de gerekmektedir.

Kişisel Koruyucu Donanımların kullanılması bu sektörde çalışanların sağlık ve güvenliği için son derece önemlidir. Kapalı alanlarda yerel cebri çekişli havalandırma sistemlerin kurulması ve düzenli temizlik yapılması maruz kalınan toz miktarını önemli ölçüde azaltacaktır. Solunum Koruyucu donanımlar kullanılarak ortamda bulunan tehlikeli gazlar ve tozlarla temas engellenebilir. Ortamdaki tozu süzmek için uygun toz maskeleri kullanılmalıdır. Diğer tehlikeli ve öldürücü olan gazlara karşı korunmak için ise sadece tozları süzen maskeler yeterli olamaz. Bunun için havayı süzebilecek solunum maskeleri ve aygıtları gerekmektedir.

Sektörde cilt hastalıkları da son derece yaygındır. Gübreler, bitkiler, yemler, pestisitler, otlar, böcekler, güneş, mikroplar, bakteriler ve virüsler cilt hastalıklarına neden olmaktadır. Bu nedenle çalışılan ortama uygun koruyucu giysiler kullanılmalıdır.

*

Aktinik keratozlar, diğer adı ile solar keratozlar, güneşin sebep olduğu, bu nedenle de daha sık olarak güneş gören alanlarda görülen bir hastalıkltır. Yüz, el, kol ve boyun aktinik keratozların en sık görüldüğü alanlardır.Bu oluşum açık tenli, sarı saçlı ve renkli gözlü kimselerde daha sık görülürler. Seboreik keratoza göre daha düz ve kırmızıdır. Aktinik keratozlar kansere dönüşebilir. Bu tip gelişimlerde kabarma, kızarma ve yapısında bozulma oluşursa deri hastalıkları uzmanına muayene olmak gerekir.

 

Astım, solunum yollarının ataklar halinde gelen tıkanmaları ile kendini gösteren kronik bir hastalığıdır. Astımda solunum yollarının şişmesi ve tıkaçların oluşması sonucu havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. Ataklar sırasında öksürük, göğüste sıkışma hissi, solunumda hızlanma, hırıltı ve nefes darlığı olur. Astımlı hastalar çevredeki birçok maddeye astımlı olmayanlara göre daha duyarlıdır. Bu uyarılar hastalarda hırıltı ve öksürüğe yol açar.

Burun iç yüzeyi mukoza diye de bilinen bir tabaka ile döşelidir. Bu mukoza üzerinde burundan geçen solunum havasının filtre edilmesi ve nemlendirilmesi görevini üstlenmiş hücreler vardır. Ancak bu hücreler solunum havası ve dış ortamla çok yakın ilişkileri nedeniyle allerjenlerle sık olarak karşılaşmakta ve duyarlı hale gelmektedir. Bu duyarlılaşma normal burun mukozasını değişime uğratır. Bu değişimler sonrası Allerjik nezle veya allerjik rinit denilen bir tablo ortaya çıkar. Bu tabloda burun kaşıntısı, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırık, gözlerde kaşıntı ve sulanma gibi belirtiler gözlenir. Ayrıca bu belirtilere eşlik eden yeni bazı hastalıkların görülmesine de neden olurlar.

Bronşit, akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır.

1- Akut Bronşit: Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür.

2- Kronik Bronşit: Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur.

Bruselloz, brusella bakterilerinin neden olduğu, infekte hayvanlardan insanlara bulaşabilen bir hayvan hastalığıdır. En sık bulaşma nedeni kaynatılmamış, pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinin kullanımıdır. Çiğ etle de bulaşması mümkündür. Brusella bakterileri annenin hastalığı sırasında anne kanında bulunup, bazen anne karnındaki bebeğe bulaşır. Bu bulaşma düşük ve anne karnında bebek ölümü ile sonuçlanabilir. Bruselloz çeşitli antibiyotiklerle tedavi edilebilir.

Cilt kanseri, deri üzerindeki iyileşmeyen yaradır. Görünür yerde olduğu için tanısı kolay ve tedavi edildiği takdirde ölüm riski düşük tümörlerdir. Vücudun her yerinde görülürse de sık olarak güneşe sunuk kalan bölgelerde rastlanır.

Çiftçi Akciğeri, küflenmiş saman veya kuru ot tozlarının, çiftçilerin solunum yoluyla akciğerlerine girmesinden meydana gelen akut bir akciğer hastalığıdır.

Bulaşıcı hastalık ya da enfeksiyon hastalıkları, hastalık yapıcı, herhangi bir yolla insana geçme özelliğindeki mikropların veya parazitlerin vücuda girmesiyle ortaya çıkan hastalıklardır. Hastalığı yapan organizmalar, virüsler, bakteriler, mantarlar olabilir. Bütün bulaşıcı hastalıklar bir veya birkaç yolla insana geçebilme özelliğindedir. İnsandan insana, hayvandan insana olduğu gibi, topraktan insana da bulaşabilir. Şarbon, AIDS, frengi, tifo, kolera, verem, boğmaca, sıtma, kızamıkçoık, belsoğukluğu ve daha birçok hastalık enfeksiyon hastalıklarıdır.

Hidatik Kist, hastalığında etken, Echinococcus multilocularistir. Erişkin hali köpeklerde yaşayan bu parazitin kedilere bulaşması ara konakçısı olan fareler aracılığı ile olmaktadır. Kedi veya köpeklerin dışkısı ile atılan yumurtaların ara konakçı fareler tarafından alınması ile ve vücudunda bu kisti taşıyan farenin kediler tarafından yenilmesi ile kediye bulaşır. Parazit kedilerin bağırsağında gelişerek yaklaşık 2 aylık bir sürede erişkin şeklini alır. Kedinin dışkısı ile dışarı atılan yumurtaların tekrar fareler ve kediler tarafından alınması ile siklus devam eder. Farelerin ve fare ile beslenen kedilerin insan ile teması fazla olmadığından, insanlara bulaşma nadirdir. Ancak bulaşma olduğu durumlarda insanlarda karaciğer başta olmak üzere akciğer, periton, böbrek ve beyin gibi organlarda hidatik kist oluşturabilir.

Kontakt dermatit, derinin bazı maddelerle teması sonucu oluşan bir reaksiyondur. Bu reaksiyonların % 80’ i tahrişe bağlı reaksiyonlar (örneğin: bulaşık yıkama sonucu oluşan el gibi), % 20’ si de allerjik reaksiyonlardır. Reaksiyon temastan hemen sonra oluşmaz. Temas sonrası 1-3 gün sonra oluşan belirtiler genellikle 1 hafta veya daha sonra kaybolur. Deri kırmızı, kaşıntılı, iltihaplı ve kabarcıklı bir hal alır. Reaksiyon genellikle temas yerinde en yoğundur; derinin diğer bölgelerinde de olabilir.

Kuduz, insanlarda ve özellikle et yiyen hayvanlarda görülen, beyine yerleşerek felçlere neden olan ve ölümle sonuçlanan bir hastalıktır. İnsanlara kuduzu en çok bulaştıran hayvan köpektir. Bunun yanı sıra kurt, çakal, sırtlan, tilki, ayı ve eşek önemli bulaşma kaynaklarıdır. Hastalığın ortaya çıkması, hastalık etkeni olan virüs’ün vücuda girmesinden sonra ortalama 2-8 haftadır. Hastalık genellikle kişilik ve huy değişikliği, huzursuzluk, kırıklık, ateş yükselmesi, ısırık yerinin ve/veya tüm vücudun kaşınması ile başlar; huzursuzluk giderek kontrol altına alınamaz; tükürük salgısı aşırı artar. Yutma ve solunum merkezlerinin felç olması nedeniyle yutma güçlüğü ve nefes almada zorluk görülür. Bu belirtilerin başlamasından 3-10 gün sonra ölüm meydana gelir.

Köpeklerde görülen leptospira olgularının büyük çoğunluğu L.canicola, L.icterohaemorrhaigae, L.ponoma tarafından yapılmaktadır. Bakteri idrar yoluyla atılır ve vücuda mukozalardan veya yara bere olan deriden girer. Hastalık insanlara da bulaşabilir. Hastalık yazın daha sık olarak görülür. Vücuda giren bakteri iç organlara gider ve 4-10 gün süren çoğalma dönemine girer. Bu dönemin sonunda; böbrekler etkilenebilir ve bunun sonucunda böbrek yetmezliği oluşabilir,
Karaciğer etkilenirse sarılık, akut hepatit veya kronik aktif hepatit şekillenebilir;
pıhtılaşma bozuklukları ortaya çıkabilir.

Listeria enfeksiyonu, Listeria Monocytogenes adı verilen bakterinin vücuda girmesiyle ortaya çıkan bir enfeksiyondur. Bakteri, toprakta, suda ve kanalizasyon sisteminde yaşayabilir ve buradan evcil hayvanlara, vahşi hayvanlara, kuşlara, sineklere ve kabuklu deniz hayvanlarına bulaşabilir. Bakteriyi taşıyan hayvanın gübresinden sebzelere ve meyvelere geçebilir. Pastörize edilmemiş sütte, peynirde, kırmızı ette, tavuk etinde ya da deniz mahsülünde bulunabilir ve insana yine bu yollarla geçebilir. Listeria Monocytogenes bakterisi insan vücuduna girdiği zaman Listeria enfeksiyonun neden olur.

Müköz zar iltihabı, ağız-burun içi-barsak-mide-vajina ve akciğeri döşeyen zarla kaplı alanların iltihaplanması.

Q ateşi, Coxiella burnetii’nin neden olduğu bir enfeksiyondur. Ateş, titreme, baş ağrısı ve kırıklık görülür. İnsanlara kurumuş dışkı, idrar veya sütlerden enfekte olan tozların solunması ile ya da mezbahanelerdeki hava damlacıklarının solunması yolu ile bulaşır.

Şarbon kelimesi Türkçeye Fransızcadaki charbon (kömür) kelimesinden geçmiştir; bunun nedeni şarbon hastalığının mikrobunun temasla geçen türünde deride kara lekeler oluşmasıdır. Şarbonun ingilizcedeki karşılığı olan anthrax adı ise mikrobun bilimsel adı olan bacillus anthricis ‘e dayanıyor. Şarbon mikroskop altında şerit halinde gözüken mikrobun ve bu mikrobun yol açtığı bakteriyel enfeksiyon hastalığının adıdır. Şarbonun insandan insana bulaşması çok küçük bir ihtimaldir hastalıklı hayvandan insana geçişi ise şöyle olur :

-Hayvanda oluşan şarbon yarasına temas ile

-Şarbonlu hayvanın etinin yenmesi ile

-Şarbon sporlarının bulunduğu havayı soluyarak.

Şarbon mikrobu 120 ºC’lik ısıya kadar yaşıyabilir; hastalık insana 120 ºC’nin üstünde pişirilen etlerden geçmez. Şarbon sporları genellikle 1 ile 10 mikron büyüklüğünde olduğu için uzun süre havada asılı kalabilir ve solunum yoluyla havadan insana geçer.Dünyayı sarsan şarbon teröründe kullanılan mikrop ise laboratuvarda özel olarak üretilip toz haline getirilen türdendir.

Türkçede travma yaralanma, incinme, anlamına gelmektedir. Travma sonrası stres bozuklugu (TSSB), DSM-IV’te, gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır yaralanma, bireyin fiziksel bütünlüğünü tehdit eden bir durumla karsilasmasi, böyle bir duruma tanik olma gibi agir travmatik olaylardan sonra ortaya çikabilen, özgül semptomlarla kendini gösteren bir tablo olarak tanim­lanmaktadir. Semptomlar üç aydan kisa sürdügünde “akut”, daha uzun sürerse “kronik” TSSB adi verilir. Klinik açidan önemli bir özellik de travmatik yasantidan 6 aydan uzun bir süre sonra ortaya çikan tiplerdir. Bunlara, gecikmeli baslangiçli adi verilmektedir.

Verem, (Tüberküloz) olarak da adlandırılan verem hastalığı insanlık tarihinin ilk çağlarından itibaren görülen en eski hastalıklardan birisidir. Verem esas olarak akciğerleri tutan ve bunun yanı sıra diğer birçok organda da yerleşebilen Mycobacterium Tuberculosis (Koch basili) mikrobunun oluşturduğu bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi hücreleri savaşmalarına karşın mikropların tamamını genellikle öldüremez. Basiller akciğerlerde yuvalar oluşturmasına neden olur. Verem en çok omurga, kalça kemikleri, lenf bezleri, böbrekleri etkiler. Hastalığı, yalnızca akciğer veremi olan kişiler yayabilir. Bu kişilerin öksürmesi, konuşması ve hapşırması sonucu mikroplar damlacık şeklinde havaya atılırlar. Ortamda bulunan diğer sağlıklı kişiler havada asılı kalan bu mikropları soluk alırken akciğerlerine alırlar. Kaşık, çatal, bardak gibi eşyalardan hastalık bulaşmaz. Verem mikrobu vücuda girdikten sonra uzun süre hastalık yapmadan kalabilirler. Bu dönemde vücut tarafından oluşturulan verem mikrobu bulaştığını genellikle bilmez.

Zoonotik (Zoonoz) hastalıklar; insanlar ve hayvanların birbirine bulaştırabildikleri ve her iki gruba dahil bireylerde ortak olarak şekillenen hastalıklar diye tanımlanabilir. Kedi ve köpek gibi petlerden kaynaklanan zoonoz hastalıklar yanında tavuk, kuş vb. kanatlı hayvanlar, koyun, sığır vb. evcil memeliler, maymun, fare vb. yabani memeliler ve tavşanlar gibi pek çok hayvan türüne ait zoonoz hastalık, insanlara bulaşarak ciddi sorunlara neden olabilir. Kedi ve köpeklerde dahil olmak üzere tüm hayvan türlerinde görülebilen ve insanlara da bulaşabilen bu zoonozlar, bakteriyel, paraziter, viral ve mantar kaynaklı olabilmektedir. Ayrıca bulaşması sadece kene pire gibi arthropodlar aracılığı ile olabilen bazı zoonoz hastalıklar arthropadal kökenli zoonozlar olarak tanımlanmaktadırlar. Bu etkenler (bakteri, virus, mantar ve parazitler) kedi ve köpeklerde değişik şekillerde hastalığa neden olurlar ve farklı yollarla insanlara bulaşabilirler. Kedi ve köpeklerde sık karşılaşılan ve önem taşıyan zoonoz karakterli hastalıklardan bazıları şunlardır; Salmonellosis, Brucellosis, Camphylobacteriosis, Leptospirosis, Kuduz, Cat Scratc disease, Lyme Hastalığı, Veba, Tularemi, Sporotrichosis, Dermatophytosis, Toxacara canis, Echinococcosis, Droflariasis, Cysticercosis, Toxoplasmosis.

Erataş İş Güvenliği Ekipmanları

Kaynak : https://fisek.com.tr/

Online Mağaza

Hemen Ara